
Türkçe tıbbi karşılığı “Duygusal Sağırlık” olan aleksitimi kişilerin kendi ve diğer insanların hislerini algılama yetisinden yoksun olmasına deniyor.
Aleksitimi kavramı size Avrupa ‘dan transfer bir futbolcu adını ya da yeni bir Diyet metodunu çağrıştırabilir. Ama yanılıyorsunuz. Aleksitimi, kişilerin kendi ve diğer insanların hislerini algılama yetisinden yoksun olmasına deniyor. Türkçe tıbbi karşılığı ise “Duygusal Sağırlık”. Örneğin, eşinizin ya da sevgilinizin özünde iyi bir insan olduğunu ve size önem verdiğini bildiğiniz halde, duygularınızı paylaşırken yeterince anlaşılamadığınız hissine kapılıyorsanız, duygusal yoğunluğunuzun karşılığını alamıyorsanız, ‘Aleksitimi’ kavramını tanımanızda yarar olabilir.
Türkiye’nin Sesli İçerik Platformu Yodiviki’de bu kavramı gündeme getiren Doç. Dr. Şafak Nakajima konuyla ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı “Aynı evin içinde birbirine mesaj gönderen çiftler var. Çözümlere duyarsız kalınırsa gelecekte bu oran daha da artacak ve Aleksitimik bir nesille karşı karşıya kalacağız, duygularını paylaşamayan insanlar sadece tepkiler verirler” dedi ve Atılgan adlı uzay gemisinin, yarı insan yarı Vulkan’lı bilim subayı Mr. Spock’ı bu kişilik özelliğine örnek verdi. Günümüzde Aleksimitik davranışların artmasının nedeni ise Nakajima’ya göre; insanlar arasında doğrudan iletişimin azalması ve içsel değil maddi zenginleşmenin revaçta olması.
İletişim kurmaya çalıştığınız bir insanın, soğuk, katı, adeta bir duvar gibi olmasından daha bıktırıcı ne vardır? Hele bu insan, ebeveyniniz, çocuğunuz, sevgili ya da eşinizse! İlk 1970’li yıllarda tanımlanan Aleksitimi, çok sayıda araştırmaya konu olmuş bir kişilik özelliği. Aleksitimi, duygularını fark edemeyen, tanımlayamayan ve söze dökmekte zorlanan kişilerin durumuna verilen bir isim. Aleksitimi erkeklerde, kadınlardan daha fazla görülüyor.
Duyguların oldukça önemli olduğu toplumsal yaşantıda aleksitimikler yabancı, hatta başka bir dünyadan gelmiş izlenimi verirler. Derin bir iç dünyaları olmadığı için, aleksitimiklerin düşünceleri, içeriden değil, daha çok dışarıdan gelen uyaranlarla harekete geçiyor. Duygusal hayatları kısır, insan ilişkileri zayıf. Siz dürterseniz tepki veriyorlar. Dürtü bitince, tepkileri duruyor. “Ben duvara mı konuşuyorum” hissi veren insanları bu gruba dahil etmek mümkün…
Çocukluk yıllarında sevgi ve şefkatin az olduğu, duyguların yeterince değer görmediği, doğru ifade edilemediği ailelerde yetişmiş olmanın, Aleksitimi’ye yol açabiliceğine vurgu yapan Doç. Dr. Nakajima duygusal ve kültürel eğitimi, aleksitimiyi engellemede en önemli unsur olarak görüyor.

Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
Google+
YouTube
RSS